

Güvercinlik Vadisi'ndeki 10 dakikalık fotoğraf molasından sonra yolumuza devam ettik. Bir sonraki durağımız Kapadokya'nın en yüksek yerleşim yeri Uçhisar Kalesi. Uçhisar Kalesi, 1200 metreyi aşan rakımı ile bölgeye son derece hakim bir tepeye yapılmış. Tabi ki taşların oyulması ile oluşturulmuş bir kale.

Uçhisar Kalesi'nin zirvesi bölgenin panaromik olarak izlenebileceği en güzel yer. Eşsiz bir manzaraya sahip olan kale bu sebepten ötürü çok yoğun bir turist akımına uğruyor. Turistlerin en sevdiği yer bu civarda Uçhisar Kalesi.
Yakın zamanlara kadar halk kalede ve eteklerinde yaşarken süregelen erozyondan ötürü buralar zamanla terkedilmiş, sadece tursitlere hatıra eşya satan esnaflara evsahipliği yapmaktadır.
Ürgüp Ortahisar ve Uçhisar gibi kalelerin arasında uzun tüneller olduğu söylenmekte ancak bu tüneller bazı noktalarda çöktüğünden esrarını korumaktadır. Zirveye çıktığımızda turistlerin buraya neden hayran olduğunu anladık. Manzarayı tarif etmek mümkün olmamakla birlikte herkes fotoğraf makinesine asılmış, bu güzel manzaradan bir hatıra götürmek istiyordu yanında.

Burada da bir fotoğraf molası verdikten sonra Avanos'a doğru yol aldık. Avanos, içinden geçen Kızılırmak'ın getirdiği bol alüvyonlu toprağı kullanarak yaptığı dünyaca ünlü çömlekleri ile meşhur. Uçhisar'a oranla daha ılıman bir iklime sahip Avanos da halkın büyük bir çoğunluğu çömlekçilik ile uğraşıyor. 9-10 yaşında çömlek ustalarının yanında çıraklığa başlamış çocukları görüyorsunuz. Çömlek bir yerde halkın yaşamından bir parça olmuş.
Avanos'ta bir öğle yemeği paydosu vererek yorucu geçen günde kısa bir dinlenme fırsatı buluyoruz. Avanos restoranda yediğimiz yemek maalesef bizleri pek tatmin etmiyor. Açık büfe şeklinde verilen hizmetten sebep yemeklerin pek çoğu soğuk ve de maalesef lezzetsiz.. Artık gördüğümüz yerlerin lezzeti ile idare ediyoruz.
0 comments:
Yorum Gönder