30 Eylül 2008 Salı

Hayat Ekspres

Bir iki yıl önce çalıştığım yerde "Pazartesi Yazıları" diye bir uygulama başlatmıştık. Her pazartesi sıradan, sıradışı, samimi, o an aklımıza gelen, çoktandır aklımızda olan birşeyleri paylaşıyorduk okurlarımızla. Beklediğimizden de iyi bir dönüşü olmuştu bu köşenin. Hatta öyle ki okurlarımızdan bir çoğu da bu paylaşıma yazılarıyla katılmıştı. Amacımız "pazartesi sendromu"denen durumla bir nebze olsun çalışanları karşılaştırmamaktı. Geçenlerde aklıma geldi bu "Pazartesi Yazıları" tam da bir pazartesi sendromunun içindeyken. Askerde de olsa insan yaşıyor bu sendromu. Orada yazmış olduğum bir kaç yazım vardı onları bakınırken burada da paylaşmak geldi aklıma. Hayat Ekspres diye bir yazım vardı... Şöyle diyordum orada:

Acı bir siren... Kalkmak üzeredir bir tren… Kimi sevdiğini/sevdiklerini uğurlar bir başka memlekete, kimi de sevdiğini / sevdiklerini gider görmeye ve hep mekân bir tren garıdır filmlerde nedense. Özlemlerin başladığı yer de bittiği yer de tren garıdır. Sevincin de özlemin de gözyaşı tren garındadır.

Vapurun derin düdüğü ürpertti biran beni ve kendime geldim. Haydarpaşa tren garına bakarken dalmışım. Az önce düşündüklerim Haydarpaşa’nın önünden geçerken hızla geçiyor aklımdan, sessiz sedasız uzaklaşıyor sonra… Kaç sevda burada başladı kaçı bitti acaba? Tutan olsaydı bunun defterini kim bilir ne notlar düşerdi. Sonra nedense gözümün önüne kalkan trenin peşinden koşan biri geliyor. Yetişmeye mi çalışıyor yoksa son kez olsun birini mi görmek istiyor bilemiyorum ama biri koşuyor işte. Yazık ki yetişemiyor, yığılıyor bir köşede...

Biz ne trenler kaçırıyoruz kim bilir her gün? Günlük telaşımızla neleri unutuyoruz, neleri unutacağız ve kim bilir neleri unuttuk dün. Hayat dediğimiz de bir tren değil mi sanki… Binlerce istasyonu milyarlarca yolcusu olan bir tren… Hangi istasyonda kimleri bıraktık ve hangi istasyonda kimler bekliyor bizi. Her duygu her an bir istasyon değil mi? Az önce gençlik istasyonundan geçmedik mi ya da bir sonraki istasyonumuz olgunluk istasyonu değil mi? Arada birbirinin aynı olan istasyonlarda var unutmadan söylemeli… Sevinç ne zaman karşımıza çıkar, bilemeyiz keder hangi istasyona verilen addır. Önümüzde tam bir haritası yoktur bu istasyonların, tek kötü yanı da budur. Ha bir de istasyonlarda ömür boyu kalamayız maalesef. Zorunlu yolculuk bunun adı… Siz zoraki yolcuları bu trenin; indiğiniz istasyonlara çok tutulmayın sadece kıymetini bilin. Bilesiniz ki çok hızlı bu tren öyle filmlerdeki gibi kömürle çalışan cuf cuflayarak dumanını savuran kara trenlere benzemez çok hızlıdır döner başınız. O yüzden sıkı tutunun savrulmayın dağılmasın aklınız. Her istasyonda inin. Görecek bir şeyler öğrenilecek tadılacak şeyler vardır kesin… Sonradan ah vah etmektense şimdi zamanıyken deneyin. Belli olmaz bakarsınız o istasyona bir daha hiç uğramazsınız. İyidir “keşke” demekten acı dahi olsa denemek.

Kısacık bir seyahat yaptım aklımın kıvrımlı yollarında hayalimin eşliğinde ve bakın kendimi nerede buldum… Sirkeci’de… Tren istasyonunda… Son treni kaçırmam inşallah.
Bazıları için uzun bazıları için bir göz açıp kapayana kadar geçen bu yolculuklardan zevk almanız dileğiyle “Hayat Ekspres” size hayırlı yolculuklar diler… Sahi bir şey alır mıydınız?



7 Eylül 2008 Pazar

Doğum Günü Kutlamaları


Hemen hemen herkes Happy Birthday şarkısını öyle ve ya böyle söylemiştir sanırım. Bugün bu şarkı benim için de söylendi.. Kıbrıs'ta olmam sebebi ile pek çok arkadaşım bu doğum günümde yanımda değildi maddeten...Ama gerek telefon gerek maillerle sağolsunlar yalnız bırakmadılar beni... Hep beraber mutlu yıllar dedik... İnsan mutlu olduğunda bunu pek kimselerle paylaşmıyor demiştim bir yazımda. Ona nazire yaparcasına bir yazı yazayım istedim. Zaten uzun zamandır da ihmal etmişim burayı...

Yazıma hemen bir Teoman şarkısı ile gireyim...Paramparça... Bu şarkı çok güzel başlayıp giderken bir noktaya gelir ki oradan ötede hüzünlenirsiniz... Adam sarhoştur yastadır, babasını kaybettiği yaştadır. Zaman geçmektedir ve bildiği tüm hayatlar param parçadır.


Ne der Teoman bu şarkısında buyrun bakalım...

saatim yok tam olarak bilemem
biraz bira, biraz sarap onceydi
nasil oluyor vakit bir turlu gecmezken
yillar hayatlar geciyor
kayip bir bavul gibiyim havaalaninda
ya da bos bir yuzme havuzu sonbaharda
cok mu ayip hala mutluluk istemek
neyse zaten hic halim yok
bugun benim doğumgünüm
hem sarhosum hem yaştayim
bir bar taburesi ustunde
babamin öldüğü yaştayım
bugun benim doğumgünüm
kelimler buyuyor agzimda
bildigim tum hayatlar
paramparca
takatim yok yine de telefona sarildim
son bir özür icin
sevdigim tum kadinlardan
aradim mesajlar cikti kapattim
telesekretere konusamayanlardanim
bugun benim doğumgünüm
hem sarhosum hem yastayim
bir bar taburesi ustunde
babamin oldugu yaştayim
bugun benim doğumgünüm
kelimler büyüyor ağzimda
bildigim tum hayatlar
paramparca

Neden bu şarkı... Evet, bugün benim doğum günüm ama Allah'a şükür ne sarhoşum ne de yastayım. Hem babam da yaşıyor buna da şükrediyorum. Bildiğim hayatlar da paramparça değil. E iyi de o zaman neden bu şarkı değil mi ? Bilmiyorum, bir sebebi mi olması lazım canım. Canım bu şarkı ile yazıya girmek istedi o kadar.... Şarkının girişini çok beğendiğimden olsa gerek... Vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor olması. An olur ömre bedeldir; ömür olur ana bedel... Sayılı zaman çabuk geçer de eğer sayarsan hiç geçmez. Zamanın kendi içinde böyle bir kısır döngüsü vardır. Mutlu anlar çabuk, hüzünlü anlar yavaş geçer. Ömür denen şeyin zaten nasıl geçtiğini bile anlamazsın. Annemin eteklerine yapışıp ; " Anne ya ben ne zaman on beş yaşında olacağım?" dediğim dün gibiydi.. Dün değilse bile ondan bir gün önce olsun hadi. Ne var ki on beşte neden acele ediyorsun be çocuk. Bırak olduğun gibi kal işte... Oyna koş zıpla öyle geçsin günlerin olmaz mıydı ki sanki... Şimdi o çok beklediğim on beş yaşını geçeli neredeyse on beş sene geçmiş... Öyle işte bu zaman... Zaman zaman çok hızlı zaman zaman çok yavaş... En güzel yıllarda öyle hızlı ki insan ister istemez aman diyor... Zaman... yavaşla biraz aman....

Zamandan dem vururken bir de her yılın geride kalmasını ya da yeni bir yılın yaşın gelmesini kutlamamız vardır. Doğum günü kutlamaları... Bir yaştan sonra bu bir kutlama olmasın diyor mudur insan ? Düşünsenize arkadaşının 50. yaşını kutluyorsun... İçten içe sanki bak bir yılın daha gitti bir yaş daha yaşlandın dermiş gibi geliyor mudur insana ? Öyle olmuyordur inşallah... Otuza doğru gittiğimiz şu günlerde gidenlere değil geleceklere bakmak istiyorum. Geçeni hayırla yad edip geleceğe umutla bakmak.... -Vay vay vay çok fiyakalı bir söz söyledim - Evet evet, ben bunu istiyorum... Bu yeni yaşımın ilk gününde isteğim budur... Zaman amca isteğimi kabul eder misin acaba ?



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Labels

14 şubat 1994 unesco kültür mirası 2 ağustos sertab erener konseri 22 nisan 22 nisan dünya günü 23 nisan 4440375 Adam Faver adsl adsl hızı ağaç akademik spam Alfred Chandler alışkanlık alışmak amazon kindle amos koyu anıtur arastacılar ashab-ı kehf askerlik aslolan aşktır aşk avanos avanos restoran Avea avea sesli imza ayşe arman azim aziz basil aziz george aziz onuphrius aziz theodere back up balık balkonda düşen pc bayat ekmek bayat ekmek satışı bencillik beyazıt kulesi beyazıt kulesinde hava tahmini beyazıt yangın kulesi biopro bir varmışım bir yokmuşum blackberry blackberry hediye uygulamalar blackberry kesintisi blog blogger bloggerda yeni görünümler bolu böyle korunamazsınız bu böyle cehennem cemiz topuzlu cennet charles handy çarıklı kilise çiçek sepeti çiçek sepeti mail adresi çiçek teslimatı çin çin malı çocukluk Deneyimler dinamik görünüm doğum günü Dustin Hoffman duvar dünya günü e-ink earthday ekmek satışı elektronik kitap okuyucu elmalı kilise engel eski çarşı Eskişehir etki alanı bloggerda olan websiteleri FCT fenerbahçe fikriniz çöpe gitmesin filler ve pireler fotoğraf gemiler GeziNotları girşimcilik google analytics gölcük gölcük milli parkı gördüklerim göreme açıkhava müzesi gül şurubu günlüklü güvercinlik vadisi güzel atlar diyarı harbiye açık hava hatıra hayal hayat ekspres Haydarpaşa haydarpaşa garında yangın haydarpaşa tren istasyonu Henri Charriere herşeyden biraz heryöne sınırsız tarife hizmet kalitesi HP hürriyet pazar ikimiz bir fidanın ikinci abdülhamit inovasyon iphone iphone 3G iphone satışı iphone turkcell iphone uygulamaları istanbul iş dünyası John McConnell kabak kapadokya kapadokya şarabı kaputaş karşı mahalle keder kelebek kelebekler vadisi kıbrıs kıbrıs günleri kızıl çukur kızıl vadi kızıl vadide gün batımı Kişisel kişisel blog kitap kitap basımı kod konseri koparılan çiçekler kopya ürün kral konserleri LAP LAMBERT Academic Publishing mersin mutluluk müşteri memnuniyeti nankör kedi narlıkuyu nehir netbook nostalji o tabak bitecek klibi okuduklarım Olasılıksız ortakent OrtayaKarışık ovabükü panaroma papillon para pazar pdf peribacaları profilo Rastladıklarım ReklamArası reklamlar rengarenk RIM RIMden Hediye sadakat safran safran çiçeğinin faydaları safranbolu Sakarya Ekspresi satış danışmanı seben sertab erener sesli imza sevgililer günü sevilla sevinç seyahat sınırsız tarife solan güller sony reader Steve McQueen strateji şeker bayramı tanıtım tatil TEB TEB Akıl fikir yarışması teknoasistan teknoloji teknosa teknosa deneyimi tokalı kilise tren Tren Saatleri ttnet turasan turasan şarapları turk telekom Turkcell türban türk telekom Türk'ün zekası uçhisar uçhisar kalesi ulusoy turizm unutmak üç güzeller peribacaları ürgüp Vodafone vodafone sesli imza websitem neden görüntülenemiyor wordpresse google analytics kodu nasıl konur yağmur yapı yazım yanlışları yedi uyuyanlar yemeniciler arastası yılanlı kilise yüksek lisans tezi zaman zeus tapınağı zor kadın
 
Copyright 2009 HeRşEyDeN BiRaZ. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan