18 yıl önceydi..Dün gibiydi o kadar yakındı aslında. Sen soluma gel, sen de sağıma oldu mu amca ? Bu sözleri dün söyledim gibi de geçmiş tam 18 sene... Çok iyi hatırlıyorum o sene amcam Arabistan'da işçi iken izne gelmiş; gelirken de bir fotograf makinesi getirmiş.
Küçüklüğüme ait çok fotoğrafım yok maalesef... Makinemiz yokmuş bizim. Ondan sanırım ben fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Neyse, o gün amcam makine ile gelmişti bize. Ne sevinmiştik, hala hatırladığıma göre ne sevinmişiz. Evimizin arka bahçesinde- taşlık bir bahçemiz vardı- tam penceremizin önünde objektife vermişiz pozumuzu... Tam 18 sene önce... Geçenlerde doğum günü idi kardeşimin. Kocaman oldular, evlendiler çoluk çocuğa kavuştular hatta. Bu fotoğrafı yolladı bana. Çok şaşırdım zira unutmuştum neredeyse bu fotografın nerede olduğunu. Bizim eski albümde bulmuş bunu ve bu fotoğrafın fotoğrafını çekmiş, bana göndermiş. Nasıl sevindim sanki yine fotoğrafım çekiliyormuşçasına...Nasıl sevindim ve sonra ne kadar hüzünlendim anlatamam... Çok yıl geçmiş be şaka maka derken yaşlanıyoruz ha diye düşünürken ne hüzünlenmişim. O üzerimdeki t-shirti çok severdim. Hiç kirlenmese de hiç çıkarmasam diye düşünürdüm çocuk aklımla... Ayaklarımızda terlikler o taşlı bahçede yıllarca oynadık. Bahçemiz kocamandı, ya da biz çok küçüktük de bize öyle gelirdi.. Sanırım, son dediğim daha mantıklı. En son memlekete gittiğimde o eski küçük evimizin önünden geçtim.Artık sarı değildi, beyaza boyamışlar. Sanki saça yılların düşürdüğü aklar misali o eski küçük ev de aklara bürünmüş bembeyaz olup çıkıvermiş. En küçük kardeşimin ektiği çam ağacı kocaman olmuş. Ne hikmetse bizim diktiklerimiz kurumuştu. Sonra o taşlı bahçeye beton dökmüşler. O kocaman koşa koşa bitiremediğim, içinde maçlar yaptığımız, ilk kalecilik denemelerini yaptığım o köşeden bu köşesine koştuğum o kocaman bahçe topu topu beş metreymiş belki daha da küçük. Duvarları o kadar yüksek gelirdi ki tırmanmak cesaret işiydi, tırmanıp tepesinde durduğumuzda sanki Everest'in tepesindeymiş gibi hissederdik. Tabi, o zaman Everesti bilmiyoruz ama şimdi öyle bir duyguydu diyorum. O duvarı da çok büyütmüşüz gözümüzde canım. O da hadi olsun 1.5 metre....Bahçenin bir kısmındaki duvarda belediyenin yol yapımına kurban gitmiş. O küçük ev yola sıfır olmuş. Kimseler oturmuyor sanırım artık o evde...
Çocukken amma büyük görüyormuşuz canım herşeyi, bu ne güzel hayalgücüdür...Ve şimdi ne kadar uzağım o hayal gücünden... 18 sene önce dündü sanki işte ama o kadar uzak ki hayallerim, o kadar uzak ki çocukluk....Ne desem bilemedim... O küçük evi, o küçük evin o büyük bahçesini severdim...Evimin üstüne aklar bahçemin içindeki hatıralarımın üstüne beton dökülmüş...
Küçüklüğüme ait çok fotoğrafım yok maalesef... Makinemiz yokmuş bizim. Ondan sanırım ben fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Neyse, o gün amcam makine ile gelmişti bize. Ne sevinmiştik, hala hatırladığıma göre ne sevinmişiz. Evimizin arka bahçesinde- taşlık bir bahçemiz vardı- tam penceremizin önünde objektife vermişiz pozumuzu... Tam 18 sene önce... Geçenlerde doğum günü idi kardeşimin. Kocaman oldular, evlendiler çoluk çocuğa kavuştular hatta. Bu fotoğrafı yolladı bana. Çok şaşırdım zira unutmuştum neredeyse bu fotografın nerede olduğunu. Bizim eski albümde bulmuş bunu ve bu fotoğrafın fotoğrafını çekmiş, bana göndermiş. Nasıl sevindim sanki yine fotoğrafım çekiliyormuşçasına...Nasıl sevindim ve sonra ne kadar hüzünlendim anlatamam... Çok yıl geçmiş be şaka maka derken yaşlanıyoruz ha diye düşünürken ne hüzünlenmişim. O üzerimdeki t-shirti çok severdim. Hiç kirlenmese de hiç çıkarmasam diye düşünürdüm çocuk aklımla... Ayaklarımızda terlikler o taşlı bahçede yıllarca oynadık. Bahçemiz kocamandı, ya da biz çok küçüktük de bize öyle gelirdi.. Sanırım, son dediğim daha mantıklı. En son memlekete gittiğimde o eski küçük evimizin önünden geçtim.Artık sarı değildi, beyaza boyamışlar. Sanki saça yılların düşürdüğü aklar misali o eski küçük ev de aklara bürünmüş bembeyaz olup çıkıvermiş. En küçük kardeşimin ektiği çam ağacı kocaman olmuş. Ne hikmetse bizim diktiklerimiz kurumuştu. Sonra o taşlı bahçeye beton dökmüşler. O kocaman koşa koşa bitiremediğim, içinde maçlar yaptığımız, ilk kalecilik denemelerini yaptığım o köşeden bu köşesine koştuğum o kocaman bahçe topu topu beş metreymiş belki daha da küçük. Duvarları o kadar yüksek gelirdi ki tırmanmak cesaret işiydi, tırmanıp tepesinde durduğumuzda sanki Everest'in tepesindeymiş gibi hissederdik. Tabi, o zaman Everesti bilmiyoruz ama şimdi öyle bir duyguydu diyorum. O duvarı da çok büyütmüşüz gözümüzde canım. O da hadi olsun 1.5 metre....Bahçenin bir kısmındaki duvarda belediyenin yol yapımına kurban gitmiş. O küçük ev yola sıfır olmuş. Kimseler oturmuyor sanırım artık o evde...
Çocukken amma büyük görüyormuşuz canım herşeyi, bu ne güzel hayalgücüdür...Ve şimdi ne kadar uzağım o hayal gücünden... 18 sene önce dündü sanki işte ama o kadar uzak ki hayallerim, o kadar uzak ki çocukluk....Ne desem bilemedim... O küçük evi, o küçük evin o büyük bahçesini severdim...Evimin üstüne aklar bahçemin içindeki hatıralarımın üstüne beton dökülmüş...
0 comments:
Yorum Gönder